Lars von Trier’in kült filmi ‘Dogville’, 12 kişilik kalabalık bir oyuncu kadrosuyla tiyatroya taşındı. Yönetmen Kayhan Berkin, oyunu ‘Dogville’ filminden kurtarıp konunun çekirdeğine indiğini, asıl derdinin insanı anlamak olduğunu söylüyor.
‘Dogville’i tiyatroya uyarlama fikri nasıl ortaya çıktı?
Lars von Trier, gençliğimden beri bütün filmlerini severek takip ettiğim bir yönetmen. ‘Dogville’ bana sahne uyarlaması olarak oyunun çevirmeni tarafından mail ile geldi, uyarlamayı okudum, ‘Dogville’i yeniden izledim, filmin çiğliği ve insan ilişkilerini ele alışındaki sahicilik beni yeniden etkiledi. Bunun üzerine filmden ve mevcut uyarlamadan bağımsız yeni bir uyarlama yapabileceğim fikri oluşmaya başladı. Lars von Trier’in filminin çekirdeğine ulaşıp kendi uyarlamamı yapmaya başladım. İnsanı anlamaya çalışıyorum, yaptığım bütün oyunlar bir anlamda insanı anlamak için bir tür bahane, ‘Dogville’de bu bahanelerden biri. Oyunu orijinal ‘Dogville’ filminden kurtarıp tiyatro sanatının araçlarıyla kendi tiyatro oyunumuzu yaratabildiğimizi düşünüyorum.
Bir sinema filmini tiyatro sahnesine koymanın avantajları ve dezavantajları neler?
Şüphesiz ki yıllar boyunca takip edilip heyecan ve tartışma yaratan bir yönetmenin kendi filmografisinde bile ayrıksı duran bir filmin kendine has bir kitlesi var ve o kitle merak içinde, oyunumuzu beğenirler mi bilemiyorum ama onların beklentilerinin ötesinde bir şeyle karşılaşacaklarının ve şaşıracaklarının garantisini verebilirim. Trier’in filmde tiyatro sahnesini kullanması ve böylece belli bir yabancılaştırma sağlamasına karşılık biz de sahne uyarlamamızda aktüel kameradan kısa filme kadar çeşitli yabancılaştırma efektleri kullandık. Bunun ‘Dogville’in sinema versiyonunda teatral öğeleri kullanmasındaki çaba ve ruha uygun olduğunu düşünüyorum, üstelik bu yolla seyircinin bakış açısını zenginleştirip farklılaştırabileceğimi de umuyorum.
Kayhan Berkin
Lars Von Trier’in sinemasındaki şiddet teması tiyatroya nasıl yansıdı?
Hangi konuyu ele alırsak alalım, cinsellik olabilir, şiddet olabilir, dünyanın ne kadar güzel bir yer olduğu olabilir, hikâyeyi, meseleyi sahici bir şekilde anlatabilmek gerekiyor. Ama sahicilikten kastım o şeyin aynen hayatta gerçekleştiği gibi sahne üzerinde olması değil, böyle olsa seyirci izlemez zaten, seyirci o şeyin tiyatro olduğunu bilerek geliyor, izliyor, lunaparklardaki oyuncaklar gibi tehlikeli ve gerçek görünüyor ama emniyetli olduğunu da biliyor. Bir şeyin özüne ulaşmak ve bu özü estetik bir biçimde ifade edebilmek, zorluk burada. Bu zorlukla mücadele edip size şiddetli sahneler hazırladık, lunaparkımız sizi bekliyor.
Kalabalık bir kadro var. Oyuncu seçiminde nelere dikkat ettiniz?
Hem önceden çalıştığım / güvendiğim oyuncularla hem de izleyip beğendiğim, beraber çalışmak istediğim oyuncularla birlikte bir kadro oluşturduk. Dikkat ettiğim nokta oyuncuların bireysel yaratıcılıklarının yanında ekip işine uyum sağlama becerileri ve disiplinli olmalarıydı. Bütün oyuncular hep sahne üzerinde, kulis yok, perde arası yok, bu da oyunculardan belli bir konsantrasyon seviyesini talep ediyor. Prova sürecinde onlardan ne istediysem yaptılar, denediler, kendilerine teşekkür ediyorum.
‘Dogville’ kapalı gişe oynuyor. İzleyiciden nasıl yorumlar aldınız?
Seyircilerin genelde olumlu anlamda şaşırdıklarını gözlemledim ve duydum. Gelen yorumlar sahne üzerinde yeni bir ‘Dogville’ yaratabildiğimizi destekler nitelikte. Bir de eve gittikten sonra da oyunu düşünmeye devam eden bir kitle var, düşüncelerini paylaşıyorlar hem benle hem de birbirleriyle, oyun onlarla birlikte devam ediyor, bu çok hoş.
‘Dogville’ 9 ve 15 Kasım’da UNIQ İstanbul’da izlenebilir.